An

Ece Güney
4 min readJul 7, 2024

--

Anda kalmayı özlemek, yaptıklarından tekrardan zevk almak, insanlar yapıyor sende yapmalısın, insanlar okuyor sende okumalısın diye hissettiğimden değil, tam olarak içimden geldiği şekilde yaşadığım an.

2024’e girdiğimizden beri kendime söylediğim şey, anı kaçırma. Zevk aldıklarını yap, saniye sonra ne olacağının garantisi yok.

Son bir aydır ise anda olmanın yanısıra, anda olduğumu fark edip, kendim için yaşamanın hazzını iliklerime kadar hissediyor ve huzur doluyorum.

Senelerdir, geçtim o ne der, bu ne der diye yaşamayı, kendi mutluluğumdan çok insanları mutlu etmekle huzur dolduğum için tamamen dışa dönük mutluluklar yaşıyor, ama iç mutluluğumu da önemsiyordum. Çünkü benim gözümde kendi içinde mutlu huzurlu olmayan insan çevresini mutlu edemez, her ne kadar kendi kendime gülebildiğimi bilsem de. yine de mutluluğumun kaynağının insanların yüzünü güldürmek olduğunu düşünüyordum. Ama hayır…

Okul zamanları olsun,iş hayatı olsun, arkadaş, aile ortamı veya içerisinde olduğumuz anda gerektiren her ne ise, hep verici oldum. Çünkü biliyordum ki bana pozitif yönlü bir dönüşü illa oluyordu, en önemlisi yüzümü gülümsetiyordu.

Şimdi ise dönüp baktığımda hayır diyorum. Mutluluğumun kaynağı hep vermek değilmiş, evet gülümsetip mutlu ediyor, ama ben sadece verdiğimde huzurlu hissetmiyordum. Huzur benim hep içimde varolandı.

Almayı düşünmeden çok verdiğimi ve bunun bana eksilerinin olduğunu, verimimi düşürdüğünü, stres sahibi yapıp, sağlığımı etkilediğini fark ettim. Verdiğim kadar almakta olmalı hayatımda dedim. Etme bulma dünyası günün sonunda. Alış ve veriş.

Bakıyorum da ben olduğum için yanımda değil kimse, tamamen pohpohlanmaktan zevk aldığı veyahut bir çıkarı olduğu için buradalardı.

Eskiden korkardım yalnızlıktan. Sosyal güce, çevremdeki insanların kattıklarına çok önem verirdim ama yok. İnsanın ne kadar çevresi olursa olsun, kazanımları kendi sayesindedir. Almak istemezse almaz. Ve sosyalliği de kendinedir aslında her birey yalnızdır. Aramadıkça aranmaz, iş yapmadıkça işini yaptıramaz. Bazı ifadeler boşuna kullanılmamış bu hayatta, etme bulma dünyası diye.

Dönüp baktığımda son yedi ayıma; geçtiğimiz senelerde edindiğim tecrübelerimin hakkını yememekle birlikte, bu seneyi daha farkındalıklarla, kendimi daha çok severek ve dibine kadar tadına vara vara yaşıyorum. Elbette Ajda PEKKAN’ın da dediği gibi “Her yaşın bir güzelliği var.”, her yaş bitiminde kazanılan tecrübeler var.

18, 50, 80, sayıların bir önemi yok. Her yaş özel, hepsinin kaybettirdikleri, kazandırdıkları var, insanın unutamadığı yaşı 18 değildir her zaman. İnsanın belli bir yaş günü çok önemli değildir. Yaşamanın ne kadar değerli olduğunu fark ettiği yaş önemlidir. Bazı senelerde sadece takvim yaprakları yırtılıp atılırken,sadece yaş alınırken, kimi senelerde içerisinde olduğun yaş yoluna ışıktır, gerek en kötü anılarla gerek en kahkaha dolu anlarla.

Kendime bir şey katmak uğruna yaşamaya çalışsam da çoğu zaman, son zamanlarımda en büyük özeni anda kalmaya çalışarak gösteriyorum.

Farkına varıyorum mesela, üstünü örttüğüm benliğime bu ay tekrardan kavuştum. Bastırılmış davranışlarım gün yüzüne çıktı, çevremi mutlu etmek adına giydiğim kostümümü askıya astım ve kendi istediklerimi giyerek beni ben olduğum için kabul edenlerle adı yaşam olan yoluma devam ediyorum.

Haa, yanımda kimse olmasa da olur. İnsanlarla mutlu olabilmek, yanlarında eğlenip gülebilmek çok önemli ve şimdi söyleyeceğimin yanında kolay da fakat en büyük başarı insanın kendi kendine yetip mutlu olabilmesi. Ve bu konuda mütevazi olamayacağım, ben kendi mutluluğumla çevreme ışık saçabilen kendi içimde attığım kahkahalarla çevremi şenlendiren biriyim.

Çok arkadaşım var mı? Hayır yok. Olması şart mı? Hayır değil. Aradığım kadar, aranıp soruluyor muyum? Asla. Hatta bir lafım vardır, “Şimdi bütün hesaplarımı kapatıp, telefon kullanmasam, yokluğum fark edilmez.” diye dibine kadar da arkasında olduğum bir ifade. Ailemden sonra şu hayatta gerçekten değer gördüğüm kişilerin sayısı bir elimin parmağını. geçmez.

Şimdi bu yazıyı okuyanlar yazdığında “Aaa, ben her zaman yanındayım.” veya “Hayat telaşı be Ece, yoksa kalplerimiz bir.” ifadeleriyle karşılaşacağımı düşünüyorum. Sizin içerisinde olduğunuz telaşın yanında ,elbetteki herkesin kendince çok büyük, altından kalkmakta zorlandığı sıkıntıları vardır orası ayrı, ben işsizliğimle, sağlığımla yuvarlanıp gidiyorsam ve her şeye rağmen olabildiğimin yanındaysam, çaba görmek hakkımdır diye düşünüyorum. He görmüyor muyum? Elbetteki görüyorum. Ama beklendiği kadar bekliyorum da.

Evet, herkesin kendince problemleri olabilir, ben ertelemeden içimden geldiğince olabildiğince herkesin yanındayım olmaya da devam edeceğim. Ama bana “Ben yanındayım.” demeden önce bir dönüp de gerçekten burada mısınız diye bakar mısınız?

Yanımda olanlara kucak dolusu sevgiler, olmayanın canı sağolsun, herkes tercihinin ekmeğini yer.

Tecrübelerle herkes değişir. Bende değiştim tabii ki. Son bir aya dönüp bakıyorum da, almayı düşünmeden vermişim sadece ve bunun beni ne kadar yorduğunu fark ettiğimden, hayatta ileri gitmek kadar geri gitmeninde olmasıyla kendimi geri çektim. Çünkü bazen geri atılan adımlar sayesinde edilen tecrübelerle de insanlar kendilerini ileri taşırlar.

Çok okurdum, yazardım. Hiçbir şeyi kaçırmamaya çalışırdım. Şimdi okuduğum kitabımın beni bu düşüncelerimle uyandırmasının yanısıra, bana kazanımından bahsetmek isterim sizlere.

Yazar kitapta diyor ki kendi merakınızı keşfedin. Dünya telaşında her şeyi bilmek mümkün değil. Saniyede üretilen bilginin haddi hesabı yokken hepsini edinmenin imkanı da yok. Aslına bakarsanız gereği de yok. İnsan edindiği bilgiyi, okuduğu habarden aldıklarını, hayatına entegre edebilmeli. Best seller diye her kitap okunmamalı mesela. Yeni çıktı diye film hoşuna gitmese bile haberdar olmak adına izlenmemeli. Bir birey olarak kendin için, kendi alanında, kendi doğruların doğrultusunda, sana istediğin yola gitmende yoldaş olacaklar okunmalı, izlenmeli, yapılmalı. Kullanılmayan bilgi körelir, çöp olur ve sen sadece onu taşırken yaptığın hamallıkla kalır, yorulursun.

Hayattan zevk almakta böyledir aslına bakarsanız. Kimine göre hayatın zevki en basitinde deniz manzarasına karşı oturmaktır. Kimine göre çok büyük başarılara imza atıp, büyük kazanımlar elde etmektir. Önemli olan hayat zevkinizi başkalarıyla kıyaslamamaktır. Çünkü zevkler ve renkler hiçbir zaman tartışılmaz. Herkes aynı şeyi beğense, aynılarından korksa, sevmese, kısacası hayatta farklılıklar olmasa bir eylem olmaz. Zaman durmuş gibi gelir. Hazzın farkına varılmaz.

İnsanları yargılamadan önce kendinizi eleştireceğiniz, bir şeyleri konuşmadan önce iyi düşüneceğiniz, sağlığınızın hep var olduğu, huzurlu, zaman zaman sapmalar olsa da imkanlarınızla mutluluğunuzu taçlandırdığınız, gülümseten anılarınızın bol olduğu, en önemlisi her şeyin geçmişte kalacağını bilerek, güzel hatırlayabilmek adına yaşam yolunuzu çiçek bahçesi yapacağınız bu güzel anın saniye sonra geçmişte kalıp bir daha geri gelmeyeceğini bilerek yaşayın.

Hepimiz için; hayatımızda keşkelere yer vermediğimiz, yaşanması gerekiyordu, yaşandı dediğimiz, her şeyin bir tecrübe olduğunu görebildiğimiz, sağlıklı anlara.

Sevgiler.

Ece

--

--